DAVA : Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davacı vekili ve davalı vekilinin ayır ayrı istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 27/02/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; 08/08/2016 günü Musa Dağ idaresindeki 42 A 0286 plakalı araç ile Fetih Caddesi istikametinde seyir halinde iken Aslanlıkışla Caddesi Kavşağından sola dönüş yaptığı sırada yeşil ışıkta geçen davacı müvekkili Veli Ceylan idaresindeki 42 DSC 10 plakalı araca çarpması sonucu maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazasının meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde sürücü Musa Dağ'ın kırmızı ışıkta geçmesi nedeniyle kusurlu bulunduğunu, kaza sonucu müvekkilinin kas yaralanmasından dolayı çiftçilik mesleğini icra ederken değil gündelik hayatına devam edebilmek için yapması gereken işleri yaparken bile zorlandığını, yaralanmasının basit tıbbi müdahele ile giderilemeyeceğini ve açıkladığı nedenlerle trafik kazasında meydana gelen bedensel zarar nedeniyle şimdilik 100,00 TL işgöremezlik, 100,00 TL tedavi ve bakım giderleri olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın kaza tarihindeki sigorta limitleri aşılmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili 22/03/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler dahilinde kusur ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusuru kabul etmediklerini, davacının müterafik kusurunun dikkate alınması gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle dava konusu olayda tarafların kusur durumu ile davacının müterafik kusurunun tespitine, sigortalı araca atfı kabil bir kusur bulunmadığından davanın reddine, davacı yanın tedavi gideri ve bakıcı gideri taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi'nin 17/12/2018 tarihli gerekçeli kararında; "Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; 08/08/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının cismani zarara uğradığı, kaza nedeniyle davacının % 4 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, davacının sürekli iş göremezlik zararından kaynaklanan toplam zararının 24.593,08 TL olduğu, ancak trafik kazasının oluşumunda davacının % 15 oranında kusurlu olduğu, bu orana tekabül eden kısmı davacının talep edemeyeceği, davalının kusuruna tekabül eden sürekli iş göremezlik tazminatı tutarının 20.904,11 TL olduğu anlaşılmakla, davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin bu tutar üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiş ve fazlaya ilişkin davacı talebi reddedilmiştir.
Davaya konu trafik kazasının 08/08/2017 tarihinde meydana geldiği, ZMSS poliçesinin ise 10/01/2016 tarihinde düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan somut olaya 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartların uygulanması gerekmektedir. Genel Şartlar ile sigorta şirketinin geçici iş göremezlik zararı, geçici iş göremezlik dönemindeki bakıcı gideri zararı ve tedavi gideri zararından doğan sorumluluğu sona ermiştir. Anılan nedenlerle davacının bu kalemlerden oluşan maddi tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 20.904,11 TL sürekli iş görememezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 28/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin sürekli iş görememezlik tazminatı, geçici iş görememezlik tazminatı, bakıcı gideri tazminatı ve tedavi gideri tazminatı taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE," şeklinde davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 20.904,11 TL sürekli iş görememezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 28/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin sürekli iş görememezlik tazminatı, geçici iş görememezlik tazminatı, bakıcı gideri tazminatı ve tedavi gideri tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 21/01/2019 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, hükümde maddi tazminat taleplerinin reddine karar verildiğini, hastane, hekim, ameliyat, ilaç gibi doğrudan tedavi giderlerinin yanı sıra tedavi için yol, beslenme, barınma giderleri, evde özel bakım, fizik tedavi, rehabilitasyon, ortopedik aygıtlar, kol ve bacak protezleri için ödenecek paralar, ilerde yapılması gereken ameliyatlar, yaşam boyunca alınması zorunlu ilaçlar vb iyileşme için gerekli olan tüm araç, gereç ve gereksinimlerin tedavi giderleri kapsamında olduğunu, her ne kadar ZMMS Genel Şartlarının A.5/b maddesinde sağlık giderleri teminatının SGK sorumluluğunda olduğunu ve sağlık gideri teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğunun 2918 Sayılı KTK'nun 98. maddesi gereğince sona erdiğinin belirtilmiş ise de sigorta genel şartları ile bu sorumluluğun SGK'na yüklenilemediğini, kazazedelerin hastane masrafları dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair harcamaları ile geçici iş göremezlikten kaynaklı zararları için sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının sorumluluğunun devam ettiğini, sorumluluğun bulunmadığının kabulünün TTK'nun 1484. ve KTK 95/1. maddesine aykırılık teşkil edeceğini, ayrıca Yerel Mahkemece müvekkilinin gelirinin asgari ücret düzeyinde kabul edilmesinin de usul ve yasaya tamamen aykırı olduğunu, müvekkilinin asgari ücret düzeyinin üzerinde bir gelirinin bulunduğunun gelen müzekkere cevaplarında sabit olduğunu, hükme esas alınan hesap bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmeden hüküm kurulmasının da hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, kararın bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına, davanın istinaf itirazları doğrultusunda incelenerek tamamen kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 28/01/2019 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen karara dayanak bilirkişi raporunda hatalı bir şekilde sigortalı araç sürücüsüne kusur atfedildiğini, somut olayda sigortalı araç sürücüsünün bir kusurunun bulunmadığını, sigortalı aracın polis aracı olduğunu, olay esnasında tepe lambası da yanar vaziyette olduğundan geçiş üstünlüğüne sahip olduğunu, ancak bilirkişi raporunda araç sürücüsü polis memurunun görevde olması ve tepe lambasının yanmasına rağmen kırmızı ışıkta geçmesi gerekçesi ile asli kusur verildiğini, ayrıca Mahkeme kararına esas teşkil eden maluliyet raporunda da hiçbir somut veriye dayanmadan tespitlerin bulunduğunu, kaza ile illiyeti bulunmayan arazların da tespitinin yapıldığını, davacı tarafından geçici iş göremezlik dönemi için bakıcı gideri talep edilmiş olsa dahi maluliyetin niteliği gereği bakıcıya muhtaç olup olmadığının araştırılması gerektiğini, ayrıca geçici iş göremezlik döneminin bilinen dönem zararı olduğunu, fiilen bakıcı tutulduğuna ilişkin makbuz vb. ile ispatlanması gerektiğini, talep edilen tedavi gideri yönünden müvekkili şirketin sorumluluğunun da bulunmadığını, tedavi giderlerinin SUT'a dahil olup olmadığına bakılmaksızın SGK'nın sorumluluğunda olduğunu, ayrıca davacıya ait SGK kayıtları, maaş bordrosu gibi somut delillerle kaza tarihinde çalışıyor olduğu ve gelirinin kanıtlanması gerektiğini, afaki şekilde belirlenen gelirin kabulünün mümkün olmadığını, bilirkişinin kullanmış olduğu hesap tablosunun da yanlış olduğunu, raporda PMF 1931 yaşam tablosunun kullanıldığını ancak 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni genel şartlar maddelerine uygun olarak TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılması gerektiğini, bu nedenle hesap raporunun da kabulünün mümkün olmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık konusu, yerel mahkemece verilen karara karşı davalı Axa Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf itirazlarına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2017/164 Esas 2018/750 Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davacı vekilinin reddedilen Bakıcı gideri,kaçınılmaz tedavi gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 Sayılı Kanun'un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 Sayılı Kanun'un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı", kanunun geçici 1.maddesiyle de "Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59'uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20'sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği" öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 Sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 Sayılı Kanun'un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu'na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin "Sağlık Giderleri teminatı" başlıklı (b) maddesinde " Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir." ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-)Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-)Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-)Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 Sayılı kanunun 59.maddesiyle değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesiyle yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-)Bakıcı giderleri
2-)Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-)Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 Sayılı torba Kanunun 59.maddesiyle değişik Karayolları Trafik Kanunu'nun 98.maddesiyle sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: H. TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu'na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davacı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde olup bu halde, 02/07/2018 tarihli bilirkişi raporunu düzenleyen aktüerya bilirkişisinden davacının geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve kaçınılmaz tedavi gideri nedeniyle uğradığı maddi zararların hesaplanması konusunda 6098 Sayılı TBK m. 75 gereğince gerçek zararın belirlenmesi bakımından karar tarihine en yakın tarihlerdeki ölçütlerin kullanılması gerektiğinden,bu bağlamda 2019 yılı asgari ücret verilerinin oluştuğu gözetilerek bu husus dikkate alınıp ek rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. (Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 2015/6818 esas 2018/217 karar sayılı ilamı)
Davacı vekilinin asgari ücretten hesap yapılmasına ilişkin aktüerya raporunun usulüne uygun olmadığı istinafı yönünden;
01/06/2015 tarihi itibariyle yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları ve ekleri yürürlüğe girmiştir. Anılan şartların sürekli sakatlık teminatına ilişkin fıkrasında, sakatlık zararlarının bu şartlarda ve ek-3'teki usuller dahilinde alınacak özürlü raporuna göre burada belirtilen hükümlere uygun olarak belirleneceği, bu meyanda TRH 2010 yaşam tablosu, 1.8 teknik faiz, vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı, belli bir oranı aşan maluliyetlerde bakıcı gideri hesaplanacağı şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Öte yandan, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi'nin 29/05/2017 tarih ve 2016/14573-2017/6035 Sayılı kararında ise 01/06/2015 tarihi ve sonrasında tanzim edilmiş poliçeler gereği talep edilecek tazminatlarda 6704 Sayılı yasa ile değişik 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu 90. maddesi daha sonra 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olsa dahi yeni genel şartlar ve eklerinin uygulanması gerektiği içtihat edilmiştir.
Bu değerlendirmeler ışığında, somut olaya bakıldığında davacının çiftçilik işiyle iştigal ettiği, yeni genel şartlar uyarınca trafik kazasına konu olan poliçenin düzenlenme tarihinin ve kaza tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olduğu, davacının vergilendirilmiş gelirine dair herhangi bir belgenin bulunmadığı ve davacı tarafça da herhangi bir belgenin sunulmadığı, bu durumda davacının kaza tarihinde düzenli ve sürekli olarak elde ettiği gelirin aylık brüt asgari ücret olarak hesaplanmasında herhangi bir yanlışlığın olmadığı, bu durumda davacı vekilinin buna yönelen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı sigorta vekilinin Maluliyet raporuna yönelik istinaf itirazı ile ilgili olarak;
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki "Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır" hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Buna göre, eldeki dosyaya baktığımızda davacının yaralanmasına neden olan kaza da davacının maluliyet raporunun 01/06/2015 gününde yürürlüğe giren ZMMS genel şartlarında belirtilen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında yönetmelik hükümlerine uygun olarak hükme esas alınarak karar verilmesi usule uygun olup davalı tarafın istinaf itirazı yerinde değildir.
Davalı vekilinin kusura yönelik itirazları açısından
Somut olayda aldırılan 11/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda davacının %35, davalının %65 oranında kusurlu olduğunun rapor edildiği, akabinde aldırılan Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı'ndan aldırılan raporda ise davalı tarafa sigortalı araç sürücüsünün %85, davacı sürücü Veli'nin de %15 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği
Kusur oranına itirazlar uyarınca İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne yazılan talimat sonucu bilirkişiler Prof. Dr. Yük. Müh. E. Ağar, Y. Doç. Dr. Yük. Müh. Şükrüye İyinam ve Dr. Yük. Müh. Sabahat Topuz Kiremitçi 07/02/2018 tarihli raporları ile Adli Tıp Kurumu, Ankara Trafik İhtisas Dairesi uzmanlarınca düzenlenmiş olan 10/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda, olayda, sürücü Musa DAĞ'ın % 85 oranında, sürücü Veli CEYLAN'ın % 15 oranında kusurlu bulunduğu kanaati ifade edildiğini, belirtilen kusur oranlarının heyetlerince de uygun görüldüğünü, davalı sigorta şirketine trafik sigortalı kamyonetin (ekip aracının) dava dışı sürücüsü Musa DAĞ'ın hatalı sevk ve idaresinin, birinci derecede ve % 85 (yüzde seksenbeş) oranında etkili olduğunu, motosiklet sürücüsü, davacı Veli CEYLAN'ın hatalı sevk ve idaresinin, ikinci derecede ve %15 (yüzde onbeş) oranında etkili bulunduğu rapor edilmekle düzenlenen son raporun diğer kusura ilişkin raporları bağdaştırdığı ve dosya kapsamıyla uyumlu olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin aktüerya hesabında Teknik faiz hesaplaması yapılmadan hüküm verildiği itirazı yönünden;
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 02/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda meydana gelen kazanın 01/06/2015 tarihinden sonra olması nedeniyle poliçe genel şartları uyarınca TRH 2010 yaşam tablosu, 1.8 teknik faiz hükümleri dikkate alınarak karar verildiği gözetildiğinde davalının buna yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.
HMK nın 353/1-a maddesi 6. bendinde; mahkemece tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması, istinaf aşamasında duruşma yapılmadan değerlendirilmesi gereken bir istinaf sebebi olarak kabul edilmiştir.HMK da düzenlenen istinaf sisteminin, dar istinaf sistemi olduğu hususu düşünüldüğünde, işin esasının incelemesine geçilebilmesi için hüküm kurmaya yetecek esaslı bir delilin toplanmamış olması halinde bu maddenin uygulanması gerekeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunun madde 353/1-a-6. bentte geçen "Tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması" ifadesini, yetersiz olmakla birlikte dosyada delillerin kısmen toplanıp kısmen değerlendirildiği ancak davanın esasıyla ilgi uyuşmazlığı tam olarak ortaya koyup çözecek derecede esaslı delillerin toplanmamış olması veya bu delillerin değerlendirilmemiş olması şeklinde amaçsal yorumlamak, istinaf incelemesinin denetime ilişkin işlevi de göz önüne alındığında maddenin düzenleme amacına daha uygun olacaktır.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması,denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı,aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği,bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması gerektiği anlaşılmakla davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davalı vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ ile Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin17/12/2018 tarih ve 2017/164 Esas 2018/750 Karar sayılı dosyasında verilen kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca davanın esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
4-)Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-)İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-) Konya 4. İcra Müdürlüğü 'nün 2019/455 Esas sayılı dosyasına davalı Anadolu Anonim sigorta A.Ş tarafından yatırılan 35.000 TL tutarlı teminatın İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.16/04/2019